- anlamak
-i Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak"Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." - A. Ümit
- kavramak
-i Elle sıkıca tutmak"Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." - N. Cumalı
- öğrenmek
-i Bilgi edinmek"Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama ben gene de yazayım." - B. Felek
- iskandil etmek
deniz derinliğini ölçmek
- idrak etmek
akıl erdirmek, anlamak, kavramak"Kişilik idraklerle doğar, diyenler de var." - Ç. Altan
- kulaç
isim Gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklık"Hortum beş on kulaç ötemize yanaşmıştı." - Halikarnas Balıkçısı
- etraflıca anlamak. fathomable anlaşılabilir
- iskandil olunabilir. fathomless dibine erişilmez
- kulaç, bir metrelik derinlik, anlamak, kavramak, idrak etmek
- pek derin: anlaşılmaz.